Haziran 26, 2011

35 Yaşına Gelmeden Yapmanız Gereken 8 Şey


35 Yaşına Gelmeden Yapmanız Gereken 8 Şey
Gerçek şu ki, yaşamımızda sahip olduğumuz birçok şey var. Evimiz, arabamız, ailemiz, işimiz, banka hesabımız, güzelliğimiz, sağlığımız gibi. Bunlara sahip olduğumuzda içimizi kemiren asıl sorunumuzla baş başa kalırız: “Ya bir gün kaybedersem.”...

35 Yaşına Gelmeden Yapmanız Gereken 8 Şey
İrfan Yeşilay

Sahip olduklarınızı kaybetmekten korkmayın
Gerçek şu ki, yaşamımızda sahip olduğumuz birçok şey var. Evimiz, arabamız, ailemiz, işimiz, banka hesabımız, güzelliğimiz, sağlığımız gibi. Bunlara sahip olduğumuzda içimizi kemiren asıl sorunumuzla baş başa kalırız: “Ya bir gün kaybedersem.” Bu mesele obsesyon ve paranoya gibi psikolojik rahatsızlıkları beraberinde getirebilir ve zihnimizi kemirmeye devam eder durur. Belki de hiçbir şeyi kaybetmeden aklımızı kaybederiz. Bunu kimse istemez. O halde yapmamız gereken, öncelikle kendimizi birtakım şeylere alıştırmak ve zamanı geldiğinde hazır olmak. Buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Korkmanın hiçbir faydası yok. Sahip olduğunuz şeyleri arada görmezden gelmek sizi biraz rahatlatabilir. Böylece olmayan şeyleri kaybetmekten de korkmazsınız.

Kaygı ve stresi kovun gitsin
Günümüzün en popüler terimi stres, yaşamımızı altüst etmekle meşgulken biz nasıl rahat olabiliriz? Nasıl gülüp eğleniriz? Kaygılarımız her yerimizi sarmışken kimse bize rahatlamamızı söylemesin lütfen. Toplumsal kaygılar, kişisel beklentiler bütün yaratıcılığımızı öldürdüğü gibi gelişmemize ve sağlıklı düşünmemize de engel olur. Sizden ricam, endişeleri, kişiliğinizi tehdit eden stresi asıl kaynağında bulup öldürmenizdir. Evet, onun nerede olduğunu biliyorsunuz. Neye sinirlendiğinizi, sizi nelerin strese soktuğunu tahmin ediyorsunuz. Zihninizdeki resimleri karalayın. Tertemiz sayfalar yaratın ve sizi ele geçirmeye çalışan stresi hayatınızdan kovun gitsin. Bunu nasıl yapacağınızı ben öğretmeyeceğim size. En iyi dostunuz sizsiniz. Bu konuda da her zamanki gibi kendinize güveniyorsunuz. Olumlu düşünerek “keşke”, “yapmalıydım” gibi sizi derinden etkileyen başlıkları kovarak başlayın. Yeni ifadelerle yaşamınızı kurtarın.

Hoşlanmadığınız ilişkileri yürütmeyin
Herkesi tanıyın, saygı duyun; kişiliğine, duruşuna, cinsine ve kültürüne… Ama eğer hoşlanmıyorsanız sizi esir almasına izin vermeyin. Uzaklaşmanız gerekiyorsa kimse sizi incitmeden siz kendinize sınırsız bir yol çizin. Böylesi daha güzel olacaktır. Hoşlanmadığınız kişilerin size sunulan en değerli nimet olan zamanınızı almalarına izin vermeyin. Siz de onarın zamanını almayın. Yaşam seveceğiniz çok kişi çıkartacaktır karşınıza. İlişkilerinizde özgür davranın.          

Gardırobunuzdan nefret ettiğiniz giysileri kapı dışarı edin
En çok hangi kıyafetinizi giyiyorsunuz? Hangisi size daha çok yakışıyor? Gardırobunuzda sevdiğiniz neler var? En sevdiğiniz bluz, en beğendiğiniz kravat, size en çok yakışan ayakkabınız, her davette severek giydiğiniz takım elbiseniz... Neden şimdi gardırobunuza tekrar bakmıyorsunuz? Bugüne kadar dolapta beklettiğiniz ve hep bir zamanı gelir de giyerim diye düşündüğünüz, aslında giymek için hiç de can atmadığınız neler saklı? Kıyıya köşeye bir daha bakın şimdi. Her şeyi tekrar gözden geçirin. Hoşlanmadığınız, hatta nefret ettiğiniz her şeyi dolabınızdan çıkarın. Hatta onarı sizden daha çok sevecek kişilere hediye edin. Anneannenizden kalma fırfırlı eteği yıllarca sakladınız ama sevmiyorsunuz. Anneanneniz sizden daha çok evmiş olabilir ama ne önemi var artık. Siz yaşamınıza farklı heyecanlar katıyor, bakış açınızı yenileniyorsunuz. Hoşlanmadığınızı şeyleri temizlemeye ilk olarak gardırobunuzdan başlayabilirsiniz.

Masal okuyacak birini bulun
Bilmem küçükken anne-babanız size masal okudu mu? Umarım okumuşlardır. Çok tatlı hatıralarla çok eskilerde kalan günlerde masalın hepimiz için ayrı bir önemi vardır. Büyümeye çalışırken bir yandan Pamuk Prenses dinledik, bir yandan Sindrella... Hangisini daha çok sevdik? Hangisinden daha çok korktuk? Devlerden mi perilerden mi? Masalların içindeki o renkli alemi keşfedince kopmamız zor oldu. Duygularımızın ve düşlerimizin birleştiği tek ortak yer masallar. Kim bilir, belki de insanın gerçeği masallarda saklıdır. Her toplumun, her kültürün kendi masal dünyası var. Masal denince Binbir Gece Masalları’nı hatırlarım ilk. İnanılmaz, insanın zihnini tutuşturacak cinsten şeyler. Bir peri padişahın kızından insan şuuruna verilen dersler. Her zaman zevkle okunur Binbir Gece Masalları. Eşinizle veya sevgilinizle bu masallardan okumayı ihmal etmeyin. Hayatınıza keyifli anlar katın. Rapunzel’i yedi cücelerle yemeğe çıkarın olsun bitsin. Siz omzuna başınızı dayayın. Eşiniz, en sevdiğinizi dostunuz, anneniz veya kardeşiniz size en sevdiğiniz masalı tekrar okusun.


Çok eski bir dostunuzun izini sürün
Bugün birçok dostunuz var. Sevdiğiniz insanlarla sıkı ilişkiler kurup harika dostlar edindiniz. Peki ya eski dostlarınız? Sanırım onlar da yıllardır kapılarının çalınmasını bekliyordur. O halde yıllar önce birlikte olduğunuz ve sonra da hayatın zaruri sebepleri ile yollarınızın ayrıldığı bir arkadaşlarınızın adresini bulun. Kapısını çalın. Emin olun çok şaşıracaktır. Aranızda neler yaşandı bilemeyiz. Belki size çok kırgın. Belki hep aramanızı bekledi durdu. Siz de yıllardır izini sürdünüz ve sonunda onu buldunuz işte. Kim bilir birbirinize anlatacağınız ne çok şeyiniz var. Ona görünmekten mi çekiniyorsunuz? Sizi tanımayacağından mı korkuyorsunuz? O zaman mektup yazın. Mutlaka birileri mutlu olacaktır. Eski dostlarınızı yeniden kazanmak için bahanenizi kendiniz yaratın. Belki de birbirinizi bulmak için aynı anda yola çıkmışsınızdır. Siz ondan daha önce davranın.

Tutkularınızın listesini yapın
İnsan yaşamında birçok şeye tutkuyla bağlanır. Birçoğunu hayatının merkezine oturtur. Birkaçını zamanla unutur, görmezden gelir, siler ama sonunda neye, ne kadar tutkuyla bağlanması gerektiğine karar verir. Kimi zaman bunun için gecikir. Kimi zamansa erken davranır. Sizin de hayatınızda birçok tutkunuz vardır. Hayatınız boyunca ne tür tutkular beslediğinizi düşündünüz mü? Peki ya bir gün oturup bunların bir bir listesini çıkarmayı... Bir zaman sonra bunların kaçını gerçekleştirdiğinizi… En yakından en uzağa tüm tutkularınız listeleyin. Bu sizi hem keyiflendirecek hem de bir zaman sonra listenize baktığınızda tutkularınızın ne kadarını gerçekleştirdiğinizi görebileceksiniz.

Hoşlanmadığınız kişilerle ilgili olumlu düşünceler geliştirin
Bütün çekişmeler, hoş olmayan durumlar başkalarını eleştirmekten çıkıyor. Gariptir ama bütün bir hayat ancak kendimizi bilebilir ve tanıyabiliriz. Bu da esas olarak başkalarıyla değil, kendimizle ilgilenmemiz anlamına gelir. Şüphesiz, esas aldığımız bu durum gelişmemize yardımcı olacaktır. Bizim dışımızda olanları da sağlıklı gözlemleme konusunda daha becerikli olmamızı sağlar. Ama esas olan; sürekli kendi içimize bakmak, bütün insanları ve dış olayları kendimizi yeniden kurmak için düşünmek... Bununla beraber, diğer insanları eleştirmenin bir yolu olmalı. Kırmadan, dökmeden, yıpratmadan… İşte buna yapıcı eleştiri denir ve düşüncelerimizi böyle ifade etmek kimi zaman iyi sonuçlar doğurabilir. Çünkü eleştirdiğiniz tarafın hayatında bir gelişmeye sebep olursunuz. Yaşamınızda hoşlanmadığınız ve sizden hoşlanmadığını düşündüğünüz herkesle olumlu iletişim yolları aramakta fayda var. Ofisinizde, sokağınızda ya da okulunuzdaki kişiler belki de sizden sadece günaydın demenizi bekliyorlar. Onlarla ilgili negatif düşünmekten vazgeçin artık. Başkalarının da sizi sevme özgürlüğü var. Bunu onlara verin.
35 Yaşına Gelmeden Yapmanız Gereken 8 Şey
Gerçek şu ki, yaşamımızda sahip olduğumuz birçok şey var. Evimiz, arabamız, ailemiz, işimiz, banka hesabımız, güzelliğimiz, sağlığımız gibi. Bunlara sahip olduğumuzda içimizi kemiren asıl sorunumuzla baş başa kalırız: “Ya bir gün kaybedersem.”...

35 Yaşına Gelmeden Yapmanız Gereken 8 Şey
İrfan Yeşilay

Sahip olduklarınızı kaybetmekten korkmayın
Gerçek şu ki, yaşamımızda sahip olduğumuz birçok şey var. Evimiz, arabamız, ailemiz, işimiz, banka hesabımız, güzelliğimiz, sağlığımız gibi. Bunlara sahip olduğumuzda içimizi kemiren asıl sorunumuzla baş başa kalırız: “Ya bir gün kaybedersem.” Bu mesele obsesyon ve paranoya gibi psikolojik rahatsızlıkları beraberinde getirebilir ve zihnimizi kemirmeye devam eder durur. Belki de hiçbir şeyi kaybetmeden aklımızı kaybederiz. Bunu kimse istemez. O halde yapmamız gereken, öncelikle kendimizi birtakım şeylere alıştırmak ve zamanı geldiğinde hazır olmak. Buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Korkmanın hiçbir faydası yok. Sahip olduğunuz şeyleri arada görmezden gelmek sizi biraz rahatlatabilir. Böylece olmayan şeyleri kaybetmekten de korkmazsınız.

Kaygı ve stresi kovun gitsin
Günümüzün en popüler terimi stres, yaşamımızı altüst etmekle meşgulken biz nasıl rahat olabiliriz? Nasıl gülüp eğleniriz? Kaygılarımız her yerimizi sarmışken kimse bize rahatlamamızı söylemesin lütfen. Toplumsal kaygılar, kişisel beklentiler bütün yaratıcılığımızı öldürdüğü gibi gelişmemize ve sağlıklı düşünmemize de engel olur. Sizden ricam, endişeleri, kişiliğinizi tehdit eden stresi asıl kaynağında bulup öldürmenizdir. Evet, onun nerede olduğunu biliyorsunuz. Neye sinirlendiğinizi, sizi nelerin strese soktuğunu tahmin ediyorsunuz. Zihninizdeki resimleri karalayın. Tertemiz sayfalar yaratın ve sizi ele geçirmeye çalışan stresi hayatınızdan kovun gitsin. Bunu nasıl yapacağınızı ben öğretmeyeceğim size. En iyi dostunuz sizsiniz. Bu konuda da her zamanki gibi kendinize güveniyorsunuz. Olumlu düşünerek “keşke”, “yapmalıydım” gibi sizi derinden etkileyen başlıkları kovarak başlayın. Yeni ifadelerle yaşamınızı kurtarın.

Hoşlanmadığınız ilişkileri yürütmeyin
Herkesi tanıyın, saygı duyun; kişiliğine, duruşuna, cinsine ve kültürüne… Ama eğer hoşlanmıyorsanız sizi esir almasına izin vermeyin. Uzaklaşmanız gerekiyorsa kimse sizi incitmeden siz kendinize sınırsız bir yol çizin. Böylesi daha güzel olacaktır. Hoşlanmadığınız kişilerin size sunulan en değerli nimet olan zamanınızı almalarına izin vermeyin. Siz de onarın zamanını almayın. Yaşam seveceğiniz çok kişi çıkartacaktır karşınıza. İlişkilerinizde özgür davranın.          

Gardırobunuzdan nefret ettiğiniz giysileri kapı dışarı edin
En çok hangi kıyafetinizi giyiyorsunuz? Hangisi size daha çok yakışıyor? Gardırobunuzda sevdiğiniz neler var? En sevdiğiniz bluz, en beğendiğiniz kravat, size en çok yakışan ayakkabınız, her davette severek giydiğiniz takım elbiseniz... Neden şimdi gardırobunuza tekrar bakmıyorsunuz? Bugüne kadar dolapta beklettiğiniz ve hep bir zamanı gelir de giyerim diye düşündüğünüz, aslında giymek için hiç de can atmadığınız neler saklı? Kıyıya köşeye bir daha bakın şimdi. Her şeyi tekrar gözden geçirin. Hoşlanmadığınız, hatta nefret ettiğiniz her şeyi dolabınızdan çıkarın. Hatta onarı sizden daha çok sevecek kişilere hediye edin. Anneannenizden kalma fırfırlı eteği yıllarca sakladınız ama sevmiyorsunuz. Anneanneniz sizden daha çok evmiş olabilir ama ne önemi var artık. Siz yaşamınıza farklı heyecanlar katıyor, bakış açınızı yenileniyorsunuz. Hoşlanmadığınızı şeyleri temizlemeye ilk olarak gardırobunuzdan başlayabilirsiniz.

Masal okuyacak birini bulun
Bilmem küçükken anne-babanız size masal okudu mu? Umarım okumuşlardır. Çok tatlı hatıralarla çok eskilerde kalan günlerde masalın hepimiz için ayrı bir önemi vardır. Büyümeye çalışırken bir yandan Pamuk Prenses dinledik, bir yandan Sindrella... Hangisini daha çok sevdik? Hangisinden daha çok korktuk? Devlerden mi perilerden mi? Masalların içindeki o renkli alemi keşfedince kopmamız zor oldu. Duygularımızın ve düşlerimizin birleştiği tek ortak yer masallar. Kim bilir, belki de insanın gerçeği masallarda saklıdır. Her toplumun, her kültürün kendi masal dünyası var. Masal denince Binbir Gece Masalları’nı hatırlarım ilk. İnanılmaz, insanın zihnini tutuşturacak cinsten şeyler. Bir peri padişahın kızından insan şuuruna verilen dersler. Her zaman zevkle okunur Binbir Gece Masalları. Eşinizle veya sevgilinizle bu masallardan okumayı ihmal etmeyin. Hayatınıza keyifli anlar katın. Rapunzel’i yedi cücelerle yemeğe çıkarın olsun bitsin. Siz omzuna başınızı dayayın. Eşiniz, en sevdiğinizi dostunuz, anneniz veya kardeşiniz size en sevdiğiniz masalı tekrar okusun.


Çok eski bir dostunuzun izini sürün
Bugün birçok dostunuz var. Sevdiğiniz insanlarla sıkı ilişkiler kurup harika dostlar edindiniz. Peki ya eski dostlarınız? Sanırım onlar da yıllardır kapılarının çalınmasını bekliyordur. O halde yıllar önce birlikte olduğunuz ve sonra da hayatın zaruri sebepleri ile yollarınızın ayrıldığı bir arkadaşlarınızın adresini bulun. Kapısını çalın. Emin olun çok şaşıracaktır. Aranızda neler yaşandı bilemeyiz. Belki size çok kırgın. Belki hep aramanızı bekledi durdu. Siz de yıllardır izini sürdünüz ve sonunda onu buldunuz işte. Kim bilir birbirinize anlatacağınız ne çok şeyiniz var. Ona görünmekten mi çekiniyorsunuz? Sizi tanımayacağından mı korkuyorsunuz? O zaman mektup yazın. Mutlaka birileri mutlu olacaktır. Eski dostlarınızı yeniden kazanmak için bahanenizi kendiniz yaratın. Belki de birbirinizi bulmak için aynı anda yola çıkmışsınızdır. Siz ondan daha önce davranın.

Tutkularınızın listesini yapın
İnsan yaşamında birçok şeye tutkuyla bağlanır. Birçoğunu hayatının merkezine oturtur. Birkaçını zamanla unutur, görmezden gelir, siler ama sonunda neye, ne kadar tutkuyla bağlanması gerektiğine karar verir. Kimi zaman bunun için gecikir. Kimi zamansa erken davranır. Sizin de hayatınızda birçok tutkunuz vardır. Hayatınız boyunca ne tür tutkular beslediğinizi düşündünüz mü? Peki ya bir gün oturup bunların bir bir listesini çıkarmayı... Bir zaman sonra bunların kaçını gerçekleştirdiğinizi… En yakından en uzağa tüm tutkularınız listeleyin. Bu sizi hem keyiflendirecek hem de bir zaman sonra listenize baktığınızda tutkularınızın ne kadarını gerçekleştirdiğinizi görebileceksiniz.

Hoşlanmadığınız kişilerle ilgili olumlu düşünceler geliştirin
Bütün çekişmeler, hoş olmayan durumlar başkalarını eleştirmekten çıkıyor. Gariptir ama bütün bir hayat ancak kendimizi bilebilir ve tanıyabiliriz. Bu da esas olarak başkalarıyla değil, kendimizle ilgilenmemiz anlamına gelir. Şüphesiz, esas aldığımız bu durum gelişmemize yardımcı olacaktır. Bizim dışımızda olanları da sağlıklı gözlemleme konusunda daha becerikli olmamızı sağlar. Ama esas olan; sürekli kendi içimize bakmak, bütün insanları ve dış olayları kendimizi yeniden kurmak için düşünmek... Bununla beraber, diğer insanları eleştirmenin bir yolu olmalı. Kırmadan, dökmeden, yıpratmadan… İşte buna yapıcı eleştiri denir ve düşüncelerimizi böyle ifade etmek kimi zaman iyi sonuçlar doğurabilir. Çünkü eleştirdiğiniz tarafın hayatında bir gelişmeye sebep olursunuz. Yaşamınızda hoşlanmadığınız ve sizden hoşlanmadığını düşündüğünüz herkesle olumlu iletişim yolları aramakta fayda var. Ofisinizde, sokağınızda ya da okulunuzdaki kişiler belki de sizden sadece günaydın demenizi bekliyorlar. Onlarla ilgili negatif düşünmekten vazgeçin artık. Başkalarının da sizi sevme özgürlüğü var. Bunu onlara verin.
35 Yaşına Gelmeden Yapmanız Gereken 8 Şey
Gerçek şu ki, yaşamımızda sahip olduğumuz birçok şey var. Evimiz, arabamız, ailemiz, işimiz, banka hesabımız, güzelliğimiz, sağlığımız gibi. Bunlara sahip olduğumuzda içimizi kemiren asıl sorunumuzla baş başa kalırız: “Ya bir gün kaybedersem.”...

35 Yaşına Gelmeden Yapmanız Gereken 8 Şey
İrfan Yeşilay

Sahip olduklarınızı kaybetmekten korkmayın
Gerçek şu ki, yaşamımızda sahip olduğumuz birçok şey var. Evimiz, arabamız, ailemiz, işimiz, banka hesabımız, güzelliğimiz, sağlığımız gibi. Bunlara sahip olduğumuzda içimizi kemiren asıl sorunumuzla baş başa kalırız: “Ya bir gün kaybedersem.” Bu mesele obsesyon ve paranoya gibi psikolojik rahatsızlıkları beraberinde getirebilir ve zihnimizi kemirmeye devam eder durur. Belki de hiçbir şeyi kaybetmeden aklımızı kaybederiz. Bunu kimse istemez. O halde yapmamız gereken, öncelikle kendimizi birtakım şeylere alıştırmak ve zamanı geldiğinde hazır olmak. Buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Korkmanın hiçbir faydası yok. Sahip olduğunuz şeyleri arada görmezden gelmek sizi biraz rahatlatabilir. Böylece olmayan şeyleri kaybetmekten de korkmazsınız.

Kaygı ve stresi kovun gitsin
Günümüzün en popüler terimi stres, yaşamımızı altüst etmekle meşgulken biz nasıl rahat olabiliriz? Nasıl gülüp eğleniriz? Kaygılarımız her yerimizi sarmışken kimse bize rahatlamamızı söylemesin lütfen. Toplumsal kaygılar, kişisel beklentiler bütün yaratıcılığımızı öldürdüğü gibi gelişmemize ve sağlıklı düşünmemize de engel olur. Sizden ricam, endişeleri, kişiliğinizi tehdit eden stresi asıl kaynağında bulup öldürmenizdir. Evet, onun nerede olduğunu biliyorsunuz. Neye sinirlendiğinizi, sizi nelerin strese soktuğunu tahmin ediyorsunuz. Zihninizdeki resimleri karalayın. Tertemiz sayfalar yaratın ve sizi ele geçirmeye çalışan stresi hayatınızdan kovun gitsin. Bunu nasıl yapacağınızı ben öğretmeyeceğim size. En iyi dostunuz sizsiniz. Bu konuda da her zamanki gibi kendinize güveniyorsunuz. Olumlu düşünerek “keşke”, “yapmalıydım” gibi sizi derinden etkileyen başlıkları kovarak başlayın. Yeni ifadelerle yaşamınızı kurtarın.

Hoşlanmadığınız ilişkileri yürütmeyin
Herkesi tanıyın, saygı duyun; kişiliğine, duruşuna, cinsine ve kültürüne… Ama eğer hoşlanmıyorsanız sizi esir almasına izin vermeyin. Uzaklaşmanız gerekiyorsa kimse sizi incitmeden siz kendinize sınırsız bir yol çizin. Böylesi daha güzel olacaktır. Hoşlanmadığınız kişilerin size sunulan en değerli nimet olan zamanınızı almalarına izin vermeyin. Siz de onarın zamanını almayın. Yaşam seveceğiniz çok kişi çıkartacaktır karşınıza. İlişkilerinizde özgür davranın.          

Gardırobunuzdan nefret ettiğiniz giysileri kapı dışarı edin
En çok hangi kıyafetinizi giyiyorsunuz? Hangisi size daha çok yakışıyor? Gardırobunuzda sevdiğiniz neler var? En sevdiğiniz bluz, en beğendiğiniz kravat, size en çok yakışan ayakkabınız, her davette severek giydiğiniz takım elbiseniz... Neden şimdi gardırobunuza tekrar bakmıyorsunuz? Bugüne kadar dolapta beklettiğiniz ve hep bir zamanı gelir de giyerim diye düşündüğünüz, aslında giymek için hiç de can atmadığınız neler saklı? Kıyıya köşeye bir daha bakın şimdi. Her şeyi tekrar gözden geçirin. Hoşlanmadığınız, hatta nefret ettiğiniz her şeyi dolabınızdan çıkarın. Hatta onarı sizden daha çok sevecek kişilere hediye edin. Anneannenizden kalma fırfırlı eteği yıllarca sakladınız ama sevmiyorsunuz. Anneanneniz sizden daha çok evmiş olabilir ama ne önemi var artık. Siz yaşamınıza farklı heyecanlar katıyor, bakış açınızı yenileniyorsunuz. Hoşlanmadığınızı şeyleri temizlemeye ilk olarak gardırobunuzdan başlayabilirsiniz.

Masal okuyacak birini bulun
Bilmem küçükken anne-babanız size masal okudu mu? Umarım okumuşlardır. Çok tatlı hatıralarla çok eskilerde kalan günlerde masalın hepimiz için ayrı bir önemi vardır. Büyümeye çalışırken bir yandan Pamuk Prenses dinledik, bir yandan Sindrella... Hangisini daha çok sevdik? Hangisinden daha çok korktuk? Devlerden mi perilerden mi? Masalların içindeki o renkli alemi keşfedince kopmamız zor oldu. Duygularımızın ve düşlerimizin birleştiği tek ortak yer masallar. Kim bilir, belki de insanın gerçeği masallarda saklıdır. Her toplumun, her kültürün kendi masal dünyası var. Masal denince Binbir Gece Masalları’nı hatırlarım ilk. İnanılmaz, insanın zihnini tutuşturacak cinsten şeyler. Bir peri padişahın kızından insan şuuruna verilen dersler. Her zaman zevkle okunur Binbir Gece Masalları. Eşinizle veya sevgilinizle bu masallardan okumayı ihmal etmeyin. Hayatınıza keyifli anlar katın. Rapunzel’i yedi cücelerle yemeğe çıkarın olsun bitsin. Siz omzuna başınızı dayayın. Eşiniz, en sevdiğinizi dostunuz, anneniz veya kardeşiniz size en sevdiğiniz masalı tekrar okusun.


Çok eski bir dostunuzun izini sürün
Bugün birçok dostunuz var. Sevdiğiniz insanlarla sıkı ilişkiler kurup harika dostlar edindiniz. Peki ya eski dostlarınız? Sanırım onlar da yıllardır kapılarının çalınmasını bekliyordur. O halde yıllar önce birlikte olduğunuz ve sonra da hayatın zaruri sebepleri ile yollarınızın ayrıldığı bir arkadaşlarınızın adresini bulun. Kapısını çalın. Emin olun çok şaşıracaktır. Aranızda neler yaşandı bilemeyiz. Belki size çok kırgın. Belki hep aramanızı bekledi durdu. Siz de yıllardır izini sürdünüz ve sonunda onu buldunuz işte. Kim bilir birbirinize anlatacağınız ne çok şeyiniz var. Ona görünmekten mi çekiniyorsunuz? Sizi tanımayacağından mı korkuyorsunuz? O zaman mektup yazın. Mutlaka birileri mutlu olacaktır. Eski dostlarınızı yeniden kazanmak için bahanenizi kendiniz yaratın. Belki de birbirinizi bulmak için aynı anda yola çıkmışsınızdır. Siz ondan daha önce davranın.

Tutkularınızın listesini yapın
İnsan yaşamında birçok şeye tutkuyla bağlanır. Birçoğunu hayatının merkezine oturtur. Birkaçını zamanla unutur, görmezden gelir, siler ama sonunda neye, ne kadar tutkuyla bağlanması gerektiğine karar verir. Kimi zaman bunun için gecikir. Kimi zamansa erken davranır. Sizin de hayatınızda birçok tutkunuz vardır. Hayatınız boyunca ne tür tutkular beslediğinizi düşündünüz mü? Peki ya bir gün oturup bunların bir bir listesini çıkarmayı... Bir zaman sonra bunların kaçını gerçekleştirdiğinizi… En yakından en uzağa tüm tutkularınız listeleyin. Bu sizi hem keyiflendirecek hem de bir zaman sonra listenize baktığınızda tutkularınızın ne kadarını gerçekleştirdiğinizi görebileceksiniz.

Hoşlanmadığınız kişilerle ilgili olumlu düşünceler geliştirin
Bütün çekişmeler, hoş olmayan durumlar başkalarını eleştirmekten çıkıyor. Gariptir ama bütün bir hayat ancak kendimizi bilebilir ve tanıyabiliriz. Bu da esas olarak başkalarıyla değil, kendimizle ilgilenmemiz anlamına gelir. Şüphesiz, esas aldığımız bu durum gelişmemize yardımcı olacaktır. Bizim dışımızda olanları da sağlıklı gözlemleme konusunda daha becerikli olmamızı sağlar. Ama esas olan; sürekli kendi içimize bakmak, bütün insanları ve dış olayları kendimizi yeniden kurmak için düşünmek... Bununla beraber, diğer insanları eleştirmenin bir yolu olmalı. Kırmadan, dökmeden, yıpratmadan… İşte buna yapıcı eleştiri denir ve düşüncelerimizi böyle ifade etmek kimi zaman iyi sonuçlar doğurabilir. Çünkü eleştirdiğiniz tarafın hayatında bir gelişmeye sebep olursunuz. Yaşamınızda hoşlanmadığınız ve sizden hoşlanmadığını düşündüğünüz herkesle olumlu iletişim yolları aramakta fayda var. Ofisinizde, sokağınızda ya da okulunuzdaki kişiler belki de sizden sadece günaydın demenizi bekliyorlar. Onlarla ilgili negatif düşünmekten vazgeçin artık. Başkalarının da sizi sevme özgürlüğü var. Bunu onlara verin.

Hiç yorum yok: