Haziran 28, 2011

TİBETİN GENÇLİK PINARI.....

hareketleri  adıyla dünyaya yayılan ancak bildiğimiz anlamda dinsel ayinle hiç bir ilgisi olmayan bu 5 hareketin düzenli yapılması durumunda kişiye sağladığı yararlar arasında şunlar sayılıyor:
Daha genç bir görünüm, ciltte ve saçlarda canlanma, kırlaşmış saçlarda yeniden koyulaşma, düzenli ve sağlıklı bir uyku, sabahları dinç ve canlı uyanmak, belkemiği, eklem problemleri gibi ciddi romatizmal rahatsızlıklardan ve ağrılardan kurtulmak, hafızada güçlenme, fazla kiloların verilmesi, göz bozukluklarında düzelme, fiziksel güçte artış, duygusal ve zihinsel sağlık, uyum ve yüksek enerji...

"5 Ayin" Egzersiz Programı'na Başlarken
  1. İlk hafta, o da nispeten sağlıklı ve formdaysanız, her bir hareketi yalnızca 3'er kez yapın.
  2. Hareketsiz ve kiloluysanız veya sağlık problemleriniz varsa, hareketlere sadece 1'er kere yaparak başlamalısınız. Yaparken bir zorlanma hissederseniz veya ağır bir takım ilaçlar kullanıyorsanı z başlamadan mutlaka doktorunuza danışın.
  3. Kendinizi kaçar kere yaparken rahat hissediyorsanı z, başlangıç olarak o kadar yapın. Bu da ilk hafta her bir egzersizi birer kere yapmak olabilir. İkinci hafta 2 kere, üçüncü hafta 3'er kere olarak arttırabilirsiniz.
  4. Her bir egzersizi en fazla 21 kere yapmalısınız. İleride programınızı yoğunlaştırmak isterseniz, hareketleri daha hızlı bir tempoyla yapmayı deneyebilirsiniz, ancak sayısını kesinlikle arttırmayın. Her bir egzersizi 21 kereden fazla tekrarlamak, chakra'larınızı olumsuz etkileyeceğinden, bedeninizde dengesizlikler yaratabilir.
  5. Bir süredir hareketsiz kaldıysanız, "5 Ayin" egzersiz programına her gün mümkünse yarım saat yürüyerek hazırlanın.
  6. Tam olmasını istiyorsanız, "5 Ayin"i yaşamınıza katarken, şekersiz ve az yağlı bir diyet sürdürmenizin de büyük katkısı olacağını bilmelisiniz. Ayrıca sindirimi zor besinleri de günlük diyetinizden çıkartın.
  7. Azami yarar görmek için hareketlerin mümkünse sabahları kahvaltıdan önce yapılması öneriliyor. Ancak bu mümkün değilse günün herhangi bir saati olabilir.
Tibet Ayini egzersizleri için normalde önerilen ilk hafta her hareketi 1'er ya da 3'er kere tekrarlayarak başlamak ve her hafta 2'şer arttırarak kendinizi hiç bir şekilde zorlamadan bir kaç hafta veya ay içinde 21'e ulaşmak. Başlarda eğer üstüste bir kaç kere tekrarlamak sizi yoruyorsa, 3 kere yapıp, dinlenip sonra bir 3 daha yapabilirsiniz. Burada (ve her tür egzersizde) unutulmaması gereken en önemli şey, kendinizi hiç birşekilde zorlamamanız gerektiğidir. Ve bu hareketleri aradan aylar, yıllar bile geçse 21'er kereden fazla yapmayacaksını z.
  • Bu hareketleri zorlanmadan uygulayabilecekseni z, ilk olarak her hareketi 3'er kere tekrarlayarak başlayın. (Eğer bir sağlık sorunu veya kilo gibi hareketleri rahat yapmanızı engelleyecek bir durumunuz varsa, yukarıda sıraladığım maddelere bir göz atın.)
  • İlk hafta 5 hareketi de 3'er kere tekrarladıktan sonra (yine, kendinizi hazır hissediyorsanı z) ikinci hafta tekrarları 2 arttırın, yani ikinci haftanızda her bir hareketi 7'şer kez tekrarlayın. Bu şekilde her hareketi 21 kez tekrarlıyor duruma gelene kadar her hafta hareketleri önceki haftadan 2 kez fazla tekrarlayarak ilerleyin. İlk hafta 3'er kez, ikinci hafta 5'er kez, üçüncü hafta 7'şer kez...
  • Her hafta 2'şer arttıra arttıra her hareketi 21 kez yapar duruma geldikten sonra artık arttırmaları bırakıyorsunuz ve (umarız) hayat boyu 21 kere tekrarlamaya devam ediyorsunuz.
  • Hareketleri her gün düzenli yapmayı beceremezseniz ve ara vermek zorunda kalırsanız, yeniden en baştaki gibi 3'er kez yaparak ve zamanla yine aynı şekilde arttırmak üzere en baştan başlamalısınız.
  • Fazla beklemenize gerek yok, hareketlerin ilk etkilerini çok kısa sürede görmeye başlayacaksınız, bu da muhtemelen motivasyonunuzu daha da arttıracak.
  • Tibet'in Gençlik Pınarı egzersizlerinin işe yaraması için hareketleri uygularken doğru nefes alıp vermeyi kesinlikle unutmamalısınız. Kolay Gelsin!
1. HAREKET
Kollarınızı omuzlarınızın hizasından yere yatay durumda açarak dik durun. Başınız hafifçe dönene kadar saat yönünde kollarınız açık dönün. Dönüşlerinizin sayısını yavaşça 1'den 21'e kadar arttırın.
Nefes alıp verme: Dönüşlerinizi yaparken karnınızdan derin bir şekilde nefes alıp verin.



Faydaları: Dolaşımı geliştirerek varisli damarlar, osteoporoz ve bas ağrılarına iyi geliyor. Her gün yapmak tüm bedeni gençleştiren bir süreci başlatabilir.

2. HAREKET

Sırtüstü olarak yere yatın. Kollarınızı, avuçiçleriniz yere bakar şekilde, parmaklar kapalı, iki yanınıza uzatın. Çenenizi göğsünüze gömecek şekilde başınızı yerden kaldırın. Bunu yaparken bacaklarınızı, dizlerinizi kırmadan dümdüz yukarı kaldırın. Hatta mümkünse başınıza doğru çekin. Bu arada dizleri kırmamalısınız. Sonra yine ağır ağır dizlerinizi kırmadan bacaklarınızı ve başınızı yere doğru indirin. Kaslarınızı gevşettikten sonra yeniden harekete başlayın.

Nefes: Başınızı ve bacaklarınızı kaldırırken derince nefes alın, indirirken verin.



Faydaları: Tiroit bezi, böbreküstü bezleri, böbrekler, sindirim organları ve prostat ile rahmi de içine alacak şekilde cinsel organlar ve bezler üzerinde onarıcı bir etkisi var. Arterit, osteoporoz, düzensiz regller, menopoz semptomları, sindirim ve bağırsak sorunları, , sırt ağrısı, bacak ve boyunlardaki sertliğe iyi geliyor.

3. HAREKET

Bedeniniz dik duracak şekilde dizlerinizin üzerine oturun. Ellerinizi baldır kaslarınızın üzerine yerleştirin. Çeneniz göğsünüze değecek şekilde başınızı ve boynunuzu öne doğru sarkıtın. Ardından bel kemiğinizi mümkün olduğunca geriye doğru yaylandıracak şekilde başınızı ve boynunuzu geriye doğru sarkıtın. Bu egzersiz boyunca ayaklarınız yere dik, ayakparmakları nız kıvrık durmalı. Geriye doğru yaylandıkça el ve kollarınızla baldırlarınızdan güç alacaksınız. Mümkün olduğunca geriye doğru yaylandıktan sonra bedeninizi doğrultun ve harekete baştan başlayın.

Nefes: Omurganızı yaylandırırken karnınızdan derin bir nefes alıp, doğrulurken nefesinizi verin.



Faydaları : İkinci gibi üçüncü de tiroit bezlerini, böbreküstü bezleri, böbrekleri, sindirim sistemi organlarını ve prostat ile rahmi de içine alarak cinsel organları gençleştiriyor. Menopoza girmiş ve düzensiz veya tembel regl dönemleri geçirme eğilimindeki kadınlar için özellikle iyi.

4. HAREKET
Ayaklarınız arasında biraz mesafe bırakıp bacaklarınızı dümdüz öne uzatarak yere oturun. Gövdesiniz dik dururken, ellerinizi avuçiçleriniz yere bakacak şekilde kalçalarınızın iki yanına koyun. Çeneniz göğsünüze değecek şekilde, başınızı öne doğru sarkıtın, ardından başınızı mümkün olduğunca geriye doğru sarkıtırken kollarınızdan kuvvet alarak kalçalarınızı havaya kaldırın. Gövdeniz havada, kollarınız dimdik, dizleriniz 90 derece kırılmış dururken bedeninizdeki tüm kasların kasıldığını hissedin. Başlangıçtaki oturur pozisyona dönerken kaslarınızı da gevşetin. Tekrarlamadan önce biraz dinlenin.

Nefes: Gövdenizi kaldırırken derin bir nefes alın, kaslarınızı sıkarken nefesinizi tutun, yere inerken nefesinizi bırakın.



Faydaları: Tiroit bezi, sindirim sistemi, prostat ile rahmi de içine alacak şekilde cinsel organları ve bezleri dolaşım ve lenfatik akış üzerinde canlılık veren bir etkisi var. Karın bölgesini, uylukları, kolları ve omuzları güçlendirir. eğer sinüs tıkanıklığınız varsa bu hareketin burun deliklerinizi açtığını da fark edebilirsiniz.
5. HAREKET
Yüzükoyun yere uzanın. Hareket boyunca yere koyduğunuz ellerinizden ve ayak parmaklarınızdan güç alacaksınız. Gövdeniz bir sarkma pozisyonu alacak şekilde kollarınız yere dik dururken, omurganızı öne doğru yaylandırarak başlayın. Bir yandan da başınızı mümkün olduğunca geriye doğru sarkıtın. Ardından ayaklarınızı yere tam basarak kalçanızı yukarıya doğru çekin, bedeniniz ters bir V şeklinde dururken çenenizi de göğsünüze doğru çekin. Sonra tekrar kalçanızı yere doğru sarkıtıp sırtınızı yaylandırın.

Nefes: Bedeninizi yukarı doğru çekerken derin bir nefes alın, aşağı inerken nefesinizi bırakın.




Faydaları: bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkisi olan dolaşım ve lenfatik akışın geliştirilmesine yardımcı olur. Derin soluk alıp vermeyi, enerji ve canlılığı uyarır. Diğer hareketlerde olduğu gibi özellikle menopoz ve düzensiz regl dönemleri semptomlarını hafifletiyor.

Haziran 26, 2011

35 Yaşına Gelmeden Yapmanız Gereken 8 Şey


35 Yaşına Gelmeden Yapmanız Gereken 8 Şey
Gerçek şu ki, yaşamımızda sahip olduğumuz birçok şey var. Evimiz, arabamız, ailemiz, işimiz, banka hesabımız, güzelliğimiz, sağlığımız gibi. Bunlara sahip olduğumuzda içimizi kemiren asıl sorunumuzla baş başa kalırız: “Ya bir gün kaybedersem.”...

35 Yaşına Gelmeden Yapmanız Gereken 8 Şey
İrfan Yeşilay

Sahip olduklarınızı kaybetmekten korkmayın
Gerçek şu ki, yaşamımızda sahip olduğumuz birçok şey var. Evimiz, arabamız, ailemiz, işimiz, banka hesabımız, güzelliğimiz, sağlığımız gibi. Bunlara sahip olduğumuzda içimizi kemiren asıl sorunumuzla baş başa kalırız: “Ya bir gün kaybedersem.” Bu mesele obsesyon ve paranoya gibi psikolojik rahatsızlıkları beraberinde getirebilir ve zihnimizi kemirmeye devam eder durur. Belki de hiçbir şeyi kaybetmeden aklımızı kaybederiz. Bunu kimse istemez. O halde yapmamız gereken, öncelikle kendimizi birtakım şeylere alıştırmak ve zamanı geldiğinde hazır olmak. Buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Korkmanın hiçbir faydası yok. Sahip olduğunuz şeyleri arada görmezden gelmek sizi biraz rahatlatabilir. Böylece olmayan şeyleri kaybetmekten de korkmazsınız.

Kaygı ve stresi kovun gitsin
Günümüzün en popüler terimi stres, yaşamımızı altüst etmekle meşgulken biz nasıl rahat olabiliriz? Nasıl gülüp eğleniriz? Kaygılarımız her yerimizi sarmışken kimse bize rahatlamamızı söylemesin lütfen. Toplumsal kaygılar, kişisel beklentiler bütün yaratıcılığımızı öldürdüğü gibi gelişmemize ve sağlıklı düşünmemize de engel olur. Sizden ricam, endişeleri, kişiliğinizi tehdit eden stresi asıl kaynağında bulup öldürmenizdir. Evet, onun nerede olduğunu biliyorsunuz. Neye sinirlendiğinizi, sizi nelerin strese soktuğunu tahmin ediyorsunuz. Zihninizdeki resimleri karalayın. Tertemiz sayfalar yaratın ve sizi ele geçirmeye çalışan stresi hayatınızdan kovun gitsin. Bunu nasıl yapacağınızı ben öğretmeyeceğim size. En iyi dostunuz sizsiniz. Bu konuda da her zamanki gibi kendinize güveniyorsunuz. Olumlu düşünerek “keşke”, “yapmalıydım” gibi sizi derinden etkileyen başlıkları kovarak başlayın. Yeni ifadelerle yaşamınızı kurtarın.

Hoşlanmadığınız ilişkileri yürütmeyin
Herkesi tanıyın, saygı duyun; kişiliğine, duruşuna, cinsine ve kültürüne… Ama eğer hoşlanmıyorsanız sizi esir almasına izin vermeyin. Uzaklaşmanız gerekiyorsa kimse sizi incitmeden siz kendinize sınırsız bir yol çizin. Böylesi daha güzel olacaktır. Hoşlanmadığınız kişilerin size sunulan en değerli nimet olan zamanınızı almalarına izin vermeyin. Siz de onarın zamanını almayın. Yaşam seveceğiniz çok kişi çıkartacaktır karşınıza. İlişkilerinizde özgür davranın.          

Gardırobunuzdan nefret ettiğiniz giysileri kapı dışarı edin
En çok hangi kıyafetinizi giyiyorsunuz? Hangisi size daha çok yakışıyor? Gardırobunuzda sevdiğiniz neler var? En sevdiğiniz bluz, en beğendiğiniz kravat, size en çok yakışan ayakkabınız, her davette severek giydiğiniz takım elbiseniz... Neden şimdi gardırobunuza tekrar bakmıyorsunuz? Bugüne kadar dolapta beklettiğiniz ve hep bir zamanı gelir de giyerim diye düşündüğünüz, aslında giymek için hiç de can atmadığınız neler saklı? Kıyıya köşeye bir daha bakın şimdi. Her şeyi tekrar gözden geçirin. Hoşlanmadığınız, hatta nefret ettiğiniz her şeyi dolabınızdan çıkarın. Hatta onarı sizden daha çok sevecek kişilere hediye edin. Anneannenizden kalma fırfırlı eteği yıllarca sakladınız ama sevmiyorsunuz. Anneanneniz sizden daha çok evmiş olabilir ama ne önemi var artık. Siz yaşamınıza farklı heyecanlar katıyor, bakış açınızı yenileniyorsunuz. Hoşlanmadığınızı şeyleri temizlemeye ilk olarak gardırobunuzdan başlayabilirsiniz.

Masal okuyacak birini bulun
Bilmem küçükken anne-babanız size masal okudu mu? Umarım okumuşlardır. Çok tatlı hatıralarla çok eskilerde kalan günlerde masalın hepimiz için ayrı bir önemi vardır. Büyümeye çalışırken bir yandan Pamuk Prenses dinledik, bir yandan Sindrella... Hangisini daha çok sevdik? Hangisinden daha çok korktuk? Devlerden mi perilerden mi? Masalların içindeki o renkli alemi keşfedince kopmamız zor oldu. Duygularımızın ve düşlerimizin birleştiği tek ortak yer masallar. Kim bilir, belki de insanın gerçeği masallarda saklıdır. Her toplumun, her kültürün kendi masal dünyası var. Masal denince Binbir Gece Masalları’nı hatırlarım ilk. İnanılmaz, insanın zihnini tutuşturacak cinsten şeyler. Bir peri padişahın kızından insan şuuruna verilen dersler. Her zaman zevkle okunur Binbir Gece Masalları. Eşinizle veya sevgilinizle bu masallardan okumayı ihmal etmeyin. Hayatınıza keyifli anlar katın. Rapunzel’i yedi cücelerle yemeğe çıkarın olsun bitsin. Siz omzuna başınızı dayayın. Eşiniz, en sevdiğinizi dostunuz, anneniz veya kardeşiniz size en sevdiğiniz masalı tekrar okusun.


Çok eski bir dostunuzun izini sürün
Bugün birçok dostunuz var. Sevdiğiniz insanlarla sıkı ilişkiler kurup harika dostlar edindiniz. Peki ya eski dostlarınız? Sanırım onlar da yıllardır kapılarının çalınmasını bekliyordur. O halde yıllar önce birlikte olduğunuz ve sonra da hayatın zaruri sebepleri ile yollarınızın ayrıldığı bir arkadaşlarınızın adresini bulun. Kapısını çalın. Emin olun çok şaşıracaktır. Aranızda neler yaşandı bilemeyiz. Belki size çok kırgın. Belki hep aramanızı bekledi durdu. Siz de yıllardır izini sürdünüz ve sonunda onu buldunuz işte. Kim bilir birbirinize anlatacağınız ne çok şeyiniz var. Ona görünmekten mi çekiniyorsunuz? Sizi tanımayacağından mı korkuyorsunuz? O zaman mektup yazın. Mutlaka birileri mutlu olacaktır. Eski dostlarınızı yeniden kazanmak için bahanenizi kendiniz yaratın. Belki de birbirinizi bulmak için aynı anda yola çıkmışsınızdır. Siz ondan daha önce davranın.

Tutkularınızın listesini yapın
İnsan yaşamında birçok şeye tutkuyla bağlanır. Birçoğunu hayatının merkezine oturtur. Birkaçını zamanla unutur, görmezden gelir, siler ama sonunda neye, ne kadar tutkuyla bağlanması gerektiğine karar verir. Kimi zaman bunun için gecikir. Kimi zamansa erken davranır. Sizin de hayatınızda birçok tutkunuz vardır. Hayatınız boyunca ne tür tutkular beslediğinizi düşündünüz mü? Peki ya bir gün oturup bunların bir bir listesini çıkarmayı... Bir zaman sonra bunların kaçını gerçekleştirdiğinizi… En yakından en uzağa tüm tutkularınız listeleyin. Bu sizi hem keyiflendirecek hem de bir zaman sonra listenize baktığınızda tutkularınızın ne kadarını gerçekleştirdiğinizi görebileceksiniz.

Hoşlanmadığınız kişilerle ilgili olumlu düşünceler geliştirin
Bütün çekişmeler, hoş olmayan durumlar başkalarını eleştirmekten çıkıyor. Gariptir ama bütün bir hayat ancak kendimizi bilebilir ve tanıyabiliriz. Bu da esas olarak başkalarıyla değil, kendimizle ilgilenmemiz anlamına gelir. Şüphesiz, esas aldığımız bu durum gelişmemize yardımcı olacaktır. Bizim dışımızda olanları da sağlıklı gözlemleme konusunda daha becerikli olmamızı sağlar. Ama esas olan; sürekli kendi içimize bakmak, bütün insanları ve dış olayları kendimizi yeniden kurmak için düşünmek... Bununla beraber, diğer insanları eleştirmenin bir yolu olmalı. Kırmadan, dökmeden, yıpratmadan… İşte buna yapıcı eleştiri denir ve düşüncelerimizi böyle ifade etmek kimi zaman iyi sonuçlar doğurabilir. Çünkü eleştirdiğiniz tarafın hayatında bir gelişmeye sebep olursunuz. Yaşamınızda hoşlanmadığınız ve sizden hoşlanmadığını düşündüğünüz herkesle olumlu iletişim yolları aramakta fayda var. Ofisinizde, sokağınızda ya da okulunuzdaki kişiler belki de sizden sadece günaydın demenizi bekliyorlar. Onlarla ilgili negatif düşünmekten vazgeçin artık. Başkalarının da sizi sevme özgürlüğü var. Bunu onlara verin.
35 Yaşına Gelmeden Yapmanız Gereken 8 Şey
Gerçek şu ki, yaşamımızda sahip olduğumuz birçok şey var. Evimiz, arabamız, ailemiz, işimiz, banka hesabımız, güzelliğimiz, sağlığımız gibi. Bunlara sahip olduğumuzda içimizi kemiren asıl sorunumuzla baş başa kalırız: “Ya bir gün kaybedersem.”...

35 Yaşına Gelmeden Yapmanız Gereken 8 Şey
İrfan Yeşilay

Sahip olduklarınızı kaybetmekten korkmayın
Gerçek şu ki, yaşamımızda sahip olduğumuz birçok şey var. Evimiz, arabamız, ailemiz, işimiz, banka hesabımız, güzelliğimiz, sağlığımız gibi. Bunlara sahip olduğumuzda içimizi kemiren asıl sorunumuzla baş başa kalırız: “Ya bir gün kaybedersem.” Bu mesele obsesyon ve paranoya gibi psikolojik rahatsızlıkları beraberinde getirebilir ve zihnimizi kemirmeye devam eder durur. Belki de hiçbir şeyi kaybetmeden aklımızı kaybederiz. Bunu kimse istemez. O halde yapmamız gereken, öncelikle kendimizi birtakım şeylere alıştırmak ve zamanı geldiğinde hazır olmak. Buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Korkmanın hiçbir faydası yok. Sahip olduğunuz şeyleri arada görmezden gelmek sizi biraz rahatlatabilir. Böylece olmayan şeyleri kaybetmekten de korkmazsınız.

Kaygı ve stresi kovun gitsin
Günümüzün en popüler terimi stres, yaşamımızı altüst etmekle meşgulken biz nasıl rahat olabiliriz? Nasıl gülüp eğleniriz? Kaygılarımız her yerimizi sarmışken kimse bize rahatlamamızı söylemesin lütfen. Toplumsal kaygılar, kişisel beklentiler bütün yaratıcılığımızı öldürdüğü gibi gelişmemize ve sağlıklı düşünmemize de engel olur. Sizden ricam, endişeleri, kişiliğinizi tehdit eden stresi asıl kaynağında bulup öldürmenizdir. Evet, onun nerede olduğunu biliyorsunuz. Neye sinirlendiğinizi, sizi nelerin strese soktuğunu tahmin ediyorsunuz. Zihninizdeki resimleri karalayın. Tertemiz sayfalar yaratın ve sizi ele geçirmeye çalışan stresi hayatınızdan kovun gitsin. Bunu nasıl yapacağınızı ben öğretmeyeceğim size. En iyi dostunuz sizsiniz. Bu konuda da her zamanki gibi kendinize güveniyorsunuz. Olumlu düşünerek “keşke”, “yapmalıydım” gibi sizi derinden etkileyen başlıkları kovarak başlayın. Yeni ifadelerle yaşamınızı kurtarın.

Hoşlanmadığınız ilişkileri yürütmeyin
Herkesi tanıyın, saygı duyun; kişiliğine, duruşuna, cinsine ve kültürüne… Ama eğer hoşlanmıyorsanız sizi esir almasına izin vermeyin. Uzaklaşmanız gerekiyorsa kimse sizi incitmeden siz kendinize sınırsız bir yol çizin. Böylesi daha güzel olacaktır. Hoşlanmadığınız kişilerin size sunulan en değerli nimet olan zamanınızı almalarına izin vermeyin. Siz de onarın zamanını almayın. Yaşam seveceğiniz çok kişi çıkartacaktır karşınıza. İlişkilerinizde özgür davranın.          

Gardırobunuzdan nefret ettiğiniz giysileri kapı dışarı edin
En çok hangi kıyafetinizi giyiyorsunuz? Hangisi size daha çok yakışıyor? Gardırobunuzda sevdiğiniz neler var? En sevdiğiniz bluz, en beğendiğiniz kravat, size en çok yakışan ayakkabınız, her davette severek giydiğiniz takım elbiseniz... Neden şimdi gardırobunuza tekrar bakmıyorsunuz? Bugüne kadar dolapta beklettiğiniz ve hep bir zamanı gelir de giyerim diye düşündüğünüz, aslında giymek için hiç de can atmadığınız neler saklı? Kıyıya köşeye bir daha bakın şimdi. Her şeyi tekrar gözden geçirin. Hoşlanmadığınız, hatta nefret ettiğiniz her şeyi dolabınızdan çıkarın. Hatta onarı sizden daha çok sevecek kişilere hediye edin. Anneannenizden kalma fırfırlı eteği yıllarca sakladınız ama sevmiyorsunuz. Anneanneniz sizden daha çok evmiş olabilir ama ne önemi var artık. Siz yaşamınıza farklı heyecanlar katıyor, bakış açınızı yenileniyorsunuz. Hoşlanmadığınızı şeyleri temizlemeye ilk olarak gardırobunuzdan başlayabilirsiniz.

Masal okuyacak birini bulun
Bilmem küçükken anne-babanız size masal okudu mu? Umarım okumuşlardır. Çok tatlı hatıralarla çok eskilerde kalan günlerde masalın hepimiz için ayrı bir önemi vardır. Büyümeye çalışırken bir yandan Pamuk Prenses dinledik, bir yandan Sindrella... Hangisini daha çok sevdik? Hangisinden daha çok korktuk? Devlerden mi perilerden mi? Masalların içindeki o renkli alemi keşfedince kopmamız zor oldu. Duygularımızın ve düşlerimizin birleştiği tek ortak yer masallar. Kim bilir, belki de insanın gerçeği masallarda saklıdır. Her toplumun, her kültürün kendi masal dünyası var. Masal denince Binbir Gece Masalları’nı hatırlarım ilk. İnanılmaz, insanın zihnini tutuşturacak cinsten şeyler. Bir peri padişahın kızından insan şuuruna verilen dersler. Her zaman zevkle okunur Binbir Gece Masalları. Eşinizle veya sevgilinizle bu masallardan okumayı ihmal etmeyin. Hayatınıza keyifli anlar katın. Rapunzel’i yedi cücelerle yemeğe çıkarın olsun bitsin. Siz omzuna başınızı dayayın. Eşiniz, en sevdiğinizi dostunuz, anneniz veya kardeşiniz size en sevdiğiniz masalı tekrar okusun.


Çok eski bir dostunuzun izini sürün
Bugün birçok dostunuz var. Sevdiğiniz insanlarla sıkı ilişkiler kurup harika dostlar edindiniz. Peki ya eski dostlarınız? Sanırım onlar da yıllardır kapılarının çalınmasını bekliyordur. O halde yıllar önce birlikte olduğunuz ve sonra da hayatın zaruri sebepleri ile yollarınızın ayrıldığı bir arkadaşlarınızın adresini bulun. Kapısını çalın. Emin olun çok şaşıracaktır. Aranızda neler yaşandı bilemeyiz. Belki size çok kırgın. Belki hep aramanızı bekledi durdu. Siz de yıllardır izini sürdünüz ve sonunda onu buldunuz işte. Kim bilir birbirinize anlatacağınız ne çok şeyiniz var. Ona görünmekten mi çekiniyorsunuz? Sizi tanımayacağından mı korkuyorsunuz? O zaman mektup yazın. Mutlaka birileri mutlu olacaktır. Eski dostlarınızı yeniden kazanmak için bahanenizi kendiniz yaratın. Belki de birbirinizi bulmak için aynı anda yola çıkmışsınızdır. Siz ondan daha önce davranın.

Tutkularınızın listesini yapın
İnsan yaşamında birçok şeye tutkuyla bağlanır. Birçoğunu hayatının merkezine oturtur. Birkaçını zamanla unutur, görmezden gelir, siler ama sonunda neye, ne kadar tutkuyla bağlanması gerektiğine karar verir. Kimi zaman bunun için gecikir. Kimi zamansa erken davranır. Sizin de hayatınızda birçok tutkunuz vardır. Hayatınız boyunca ne tür tutkular beslediğinizi düşündünüz mü? Peki ya bir gün oturup bunların bir bir listesini çıkarmayı... Bir zaman sonra bunların kaçını gerçekleştirdiğinizi… En yakından en uzağa tüm tutkularınız listeleyin. Bu sizi hem keyiflendirecek hem de bir zaman sonra listenize baktığınızda tutkularınızın ne kadarını gerçekleştirdiğinizi görebileceksiniz.

Hoşlanmadığınız kişilerle ilgili olumlu düşünceler geliştirin
Bütün çekişmeler, hoş olmayan durumlar başkalarını eleştirmekten çıkıyor. Gariptir ama bütün bir hayat ancak kendimizi bilebilir ve tanıyabiliriz. Bu da esas olarak başkalarıyla değil, kendimizle ilgilenmemiz anlamına gelir. Şüphesiz, esas aldığımız bu durum gelişmemize yardımcı olacaktır. Bizim dışımızda olanları da sağlıklı gözlemleme konusunda daha becerikli olmamızı sağlar. Ama esas olan; sürekli kendi içimize bakmak, bütün insanları ve dış olayları kendimizi yeniden kurmak için düşünmek... Bununla beraber, diğer insanları eleştirmenin bir yolu olmalı. Kırmadan, dökmeden, yıpratmadan… İşte buna yapıcı eleştiri denir ve düşüncelerimizi böyle ifade etmek kimi zaman iyi sonuçlar doğurabilir. Çünkü eleştirdiğiniz tarafın hayatında bir gelişmeye sebep olursunuz. Yaşamınızda hoşlanmadığınız ve sizden hoşlanmadığını düşündüğünüz herkesle olumlu iletişim yolları aramakta fayda var. Ofisinizde, sokağınızda ya da okulunuzdaki kişiler belki de sizden sadece günaydın demenizi bekliyorlar. Onlarla ilgili negatif düşünmekten vazgeçin artık. Başkalarının da sizi sevme özgürlüğü var. Bunu onlara verin.
35 Yaşına Gelmeden Yapmanız Gereken 8 Şey
Gerçek şu ki, yaşamımızda sahip olduğumuz birçok şey var. Evimiz, arabamız, ailemiz, işimiz, banka hesabımız, güzelliğimiz, sağlığımız gibi. Bunlara sahip olduğumuzda içimizi kemiren asıl sorunumuzla baş başa kalırız: “Ya bir gün kaybedersem.”...

35 Yaşına Gelmeden Yapmanız Gereken 8 Şey
İrfan Yeşilay

Sahip olduklarınızı kaybetmekten korkmayın
Gerçek şu ki, yaşamımızda sahip olduğumuz birçok şey var. Evimiz, arabamız, ailemiz, işimiz, banka hesabımız, güzelliğimiz, sağlığımız gibi. Bunlara sahip olduğumuzda içimizi kemiren asıl sorunumuzla baş başa kalırız: “Ya bir gün kaybedersem.” Bu mesele obsesyon ve paranoya gibi psikolojik rahatsızlıkları beraberinde getirebilir ve zihnimizi kemirmeye devam eder durur. Belki de hiçbir şeyi kaybetmeden aklımızı kaybederiz. Bunu kimse istemez. O halde yapmamız gereken, öncelikle kendimizi birtakım şeylere alıştırmak ve zamanı geldiğinde hazır olmak. Buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Korkmanın hiçbir faydası yok. Sahip olduğunuz şeyleri arada görmezden gelmek sizi biraz rahatlatabilir. Böylece olmayan şeyleri kaybetmekten de korkmazsınız.

Kaygı ve stresi kovun gitsin
Günümüzün en popüler terimi stres, yaşamımızı altüst etmekle meşgulken biz nasıl rahat olabiliriz? Nasıl gülüp eğleniriz? Kaygılarımız her yerimizi sarmışken kimse bize rahatlamamızı söylemesin lütfen. Toplumsal kaygılar, kişisel beklentiler bütün yaratıcılığımızı öldürdüğü gibi gelişmemize ve sağlıklı düşünmemize de engel olur. Sizden ricam, endişeleri, kişiliğinizi tehdit eden stresi asıl kaynağında bulup öldürmenizdir. Evet, onun nerede olduğunu biliyorsunuz. Neye sinirlendiğinizi, sizi nelerin strese soktuğunu tahmin ediyorsunuz. Zihninizdeki resimleri karalayın. Tertemiz sayfalar yaratın ve sizi ele geçirmeye çalışan stresi hayatınızdan kovun gitsin. Bunu nasıl yapacağınızı ben öğretmeyeceğim size. En iyi dostunuz sizsiniz. Bu konuda da her zamanki gibi kendinize güveniyorsunuz. Olumlu düşünerek “keşke”, “yapmalıydım” gibi sizi derinden etkileyen başlıkları kovarak başlayın. Yeni ifadelerle yaşamınızı kurtarın.

Hoşlanmadığınız ilişkileri yürütmeyin
Herkesi tanıyın, saygı duyun; kişiliğine, duruşuna, cinsine ve kültürüne… Ama eğer hoşlanmıyorsanız sizi esir almasına izin vermeyin. Uzaklaşmanız gerekiyorsa kimse sizi incitmeden siz kendinize sınırsız bir yol çizin. Böylesi daha güzel olacaktır. Hoşlanmadığınız kişilerin size sunulan en değerli nimet olan zamanınızı almalarına izin vermeyin. Siz de onarın zamanını almayın. Yaşam seveceğiniz çok kişi çıkartacaktır karşınıza. İlişkilerinizde özgür davranın.          

Gardırobunuzdan nefret ettiğiniz giysileri kapı dışarı edin
En çok hangi kıyafetinizi giyiyorsunuz? Hangisi size daha çok yakışıyor? Gardırobunuzda sevdiğiniz neler var? En sevdiğiniz bluz, en beğendiğiniz kravat, size en çok yakışan ayakkabınız, her davette severek giydiğiniz takım elbiseniz... Neden şimdi gardırobunuza tekrar bakmıyorsunuz? Bugüne kadar dolapta beklettiğiniz ve hep bir zamanı gelir de giyerim diye düşündüğünüz, aslında giymek için hiç de can atmadığınız neler saklı? Kıyıya köşeye bir daha bakın şimdi. Her şeyi tekrar gözden geçirin. Hoşlanmadığınız, hatta nefret ettiğiniz her şeyi dolabınızdan çıkarın. Hatta onarı sizden daha çok sevecek kişilere hediye edin. Anneannenizden kalma fırfırlı eteği yıllarca sakladınız ama sevmiyorsunuz. Anneanneniz sizden daha çok evmiş olabilir ama ne önemi var artık. Siz yaşamınıza farklı heyecanlar katıyor, bakış açınızı yenileniyorsunuz. Hoşlanmadığınızı şeyleri temizlemeye ilk olarak gardırobunuzdan başlayabilirsiniz.

Masal okuyacak birini bulun
Bilmem küçükken anne-babanız size masal okudu mu? Umarım okumuşlardır. Çok tatlı hatıralarla çok eskilerde kalan günlerde masalın hepimiz için ayrı bir önemi vardır. Büyümeye çalışırken bir yandan Pamuk Prenses dinledik, bir yandan Sindrella... Hangisini daha çok sevdik? Hangisinden daha çok korktuk? Devlerden mi perilerden mi? Masalların içindeki o renkli alemi keşfedince kopmamız zor oldu. Duygularımızın ve düşlerimizin birleştiği tek ortak yer masallar. Kim bilir, belki de insanın gerçeği masallarda saklıdır. Her toplumun, her kültürün kendi masal dünyası var. Masal denince Binbir Gece Masalları’nı hatırlarım ilk. İnanılmaz, insanın zihnini tutuşturacak cinsten şeyler. Bir peri padişahın kızından insan şuuruna verilen dersler. Her zaman zevkle okunur Binbir Gece Masalları. Eşinizle veya sevgilinizle bu masallardan okumayı ihmal etmeyin. Hayatınıza keyifli anlar katın. Rapunzel’i yedi cücelerle yemeğe çıkarın olsun bitsin. Siz omzuna başınızı dayayın. Eşiniz, en sevdiğinizi dostunuz, anneniz veya kardeşiniz size en sevdiğiniz masalı tekrar okusun.


Çok eski bir dostunuzun izini sürün
Bugün birçok dostunuz var. Sevdiğiniz insanlarla sıkı ilişkiler kurup harika dostlar edindiniz. Peki ya eski dostlarınız? Sanırım onlar da yıllardır kapılarının çalınmasını bekliyordur. O halde yıllar önce birlikte olduğunuz ve sonra da hayatın zaruri sebepleri ile yollarınızın ayrıldığı bir arkadaşlarınızın adresini bulun. Kapısını çalın. Emin olun çok şaşıracaktır. Aranızda neler yaşandı bilemeyiz. Belki size çok kırgın. Belki hep aramanızı bekledi durdu. Siz de yıllardır izini sürdünüz ve sonunda onu buldunuz işte. Kim bilir birbirinize anlatacağınız ne çok şeyiniz var. Ona görünmekten mi çekiniyorsunuz? Sizi tanımayacağından mı korkuyorsunuz? O zaman mektup yazın. Mutlaka birileri mutlu olacaktır. Eski dostlarınızı yeniden kazanmak için bahanenizi kendiniz yaratın. Belki de birbirinizi bulmak için aynı anda yola çıkmışsınızdır. Siz ondan daha önce davranın.

Tutkularınızın listesini yapın
İnsan yaşamında birçok şeye tutkuyla bağlanır. Birçoğunu hayatının merkezine oturtur. Birkaçını zamanla unutur, görmezden gelir, siler ama sonunda neye, ne kadar tutkuyla bağlanması gerektiğine karar verir. Kimi zaman bunun için gecikir. Kimi zamansa erken davranır. Sizin de hayatınızda birçok tutkunuz vardır. Hayatınız boyunca ne tür tutkular beslediğinizi düşündünüz mü? Peki ya bir gün oturup bunların bir bir listesini çıkarmayı... Bir zaman sonra bunların kaçını gerçekleştirdiğinizi… En yakından en uzağa tüm tutkularınız listeleyin. Bu sizi hem keyiflendirecek hem de bir zaman sonra listenize baktığınızda tutkularınızın ne kadarını gerçekleştirdiğinizi görebileceksiniz.

Hoşlanmadığınız kişilerle ilgili olumlu düşünceler geliştirin
Bütün çekişmeler, hoş olmayan durumlar başkalarını eleştirmekten çıkıyor. Gariptir ama bütün bir hayat ancak kendimizi bilebilir ve tanıyabiliriz. Bu da esas olarak başkalarıyla değil, kendimizle ilgilenmemiz anlamına gelir. Şüphesiz, esas aldığımız bu durum gelişmemize yardımcı olacaktır. Bizim dışımızda olanları da sağlıklı gözlemleme konusunda daha becerikli olmamızı sağlar. Ama esas olan; sürekli kendi içimize bakmak, bütün insanları ve dış olayları kendimizi yeniden kurmak için düşünmek... Bununla beraber, diğer insanları eleştirmenin bir yolu olmalı. Kırmadan, dökmeden, yıpratmadan… İşte buna yapıcı eleştiri denir ve düşüncelerimizi böyle ifade etmek kimi zaman iyi sonuçlar doğurabilir. Çünkü eleştirdiğiniz tarafın hayatında bir gelişmeye sebep olursunuz. Yaşamınızda hoşlanmadığınız ve sizden hoşlanmadığını düşündüğünüz herkesle olumlu iletişim yolları aramakta fayda var. Ofisinizde, sokağınızda ya da okulunuzdaki kişiler belki de sizden sadece günaydın demenizi bekliyorlar. Onlarla ilgili negatif düşünmekten vazgeçin artık. Başkalarının da sizi sevme özgürlüğü var. Bunu onlara verin.

Can Yücel – HERŞEY SENDE GİZLİ


Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...........

Eğer – Can Yücel

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.
Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.
O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.
Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.
Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.
Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.
Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.
Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.
O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.
O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.
Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.
Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.


Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.
İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde ‘onca ayrılığın birinci dereceden failidir’ denmeseydi eğer.
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse…
Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

Ben olsaydım böyle bir evde yaşar mıydım?"





buralarda yaşamak ne güzel olurdu:(((((


FRANSA DAN BİR EV MODELİİİ

bunlarda oturmak istermisiniz????

MailBox.gazetevatan.com


MailBox.gazetevatan.com

MailBox.gazetevatan.com

MailBox.gazetevatan.com

MailBox.gazetevatan.com

Bazı bitkisel tedaviler...

Alerji için kayısı birebir…

Alerji için kayısı birebir…

Sindirim sitmeni, matabolizmayı çalıştıran ve şişkinlik hissi olan her kadının aç karınla sabahları en az 4 tane yemesi gereken kayısının alerjiye de iyi geldiğini biliyor muydunuz? Kayısı: İçindeki betakarotene adlı madde hücrelere saldıran molekülleri kontrol altına alarak,kanseri önler. Bir kayısı ne kadar parlaksa, içindeki betakarotene oranı o kadar yüksektir. İçerdiği kalsiyum ve magnezyum, gırtlak yanmalarını engeller.
İdrar yolları hastalıklarına iyi gelen yiyecekler

İdrar yolları hastalıklarına iyi gelen yiyecekler

İdrar yolları hastalıklarına iyi gelecek yiyeceklerin neler olduğu hakkında bilginiz var mı? O halde bu yazımızı dikkatlice okuyun:) Nane: İdrar söktürücü özelliğe sahiptir. İçerdiği mentol, midenin normal işlevini görmesine neden olur. Vücuda giren grip mikrobunakarşı savaştığı gibi, ileri yaşlarda ülsere yakalanma riskini de azaltır. Sabahları mide bulantısını keser.
Gribe iyi gelen yiyecekler

Gribe iyi gelen yiyecekler

Vücut direncini artıran ve gribe iyi gelen yiyeceklerden bahsetmek istiyoruz bu yazımızda Melek’lerim. Malum kış sonbahar grip mevsimi… Satsuma: (Küçük portakal) İçerdiği folik asit ve C vitamini sayesinde öksürüğü ve kanlı tükürükleri keser. Ayrıca kan pıhtılaşmasına karşı en etkin doğal yiyecek olduğu için ileri yaşlarda felç ya da kalp krizi riskini de azaltır.
Elma sirkesi tarifi ve kullanım alanları

Elma sirkesi tarifi ve kullanım alanları

Adeta bir güzellik iksiri oaln elma sirkesinin tarifini ve ela sirkesinin nelere iyi geldiğini bilgilendiriyoruz bu yazımızda Melek’ler. SİRKE yapımı için en uygun elma türü şeker oranı yüksek kış elmalarıdır. Değişik çeşitlerin bir araya getirilerek kullanılması da sirkeye ayrı bir lezzet katar. Sirke yapımında kaçınılması gereken elma türleriyse ham ve ekşi olanlardır
Kullanıldığı yerler
Hazırladığımız sirkeleri salatalarda, çorbalarda vs. aroma vermek amacıyla kullanabiliriz.
Şifai amaçla kullanmak için; bir bardak suya 2 tatlı kaşığı elma sirkesi ve 1-2 tatlı kaşığı bal katarak, günde 3 kez, mümkünse yemeklerden önce (fazla kilo problemi için de etkili olan elma sirkesi bu amaçla kullanılacaksa mutlaka yemeklerden önce alınmalıdır) kullanılır.
Elma sirkesi koruyucu sağlık amacıyla, sürekli olarak günde bir kez sabahları açken ve alınmalıdır.
Depresyon önleyici yeşilçay

Depresyon önleyici yeşilçay

Yeşilçayın bir diğer faydası daha . Evet bir çok faydası olan yeşilçay birde depresyon önlüyormuş . Japonya ve Çin dahil olmak üzere Asya’da bolca tüketilen ve Japonya’da seremoni düzenlenerek içilen yeşil çayın yeni bir faydası daha Japon bilim adamlarınca açıklandı.
Ağız kokusuna mis gibi bir çözüm

Ağız kokusuna mis gibi bir çözüm

Ağız kokusunu gideren ve o kötü kokunun yerine mis gibi bir nefes sağlayan önerileleri ile Suna Dumankaya’nın çözümlerini sunuyoruz Melek’ler. 750 gr. su 2 çubuk tarçın 1 çorba kaşığı karanfil Suya tarçın çubuklarını katın. İçine karanfili de ekleyin. Bu karışımı suyun ölçüsü 500 grama inene kadar kaynatın. Ardından çay gibi demleyip süzün. Her akşam dişlerinizi Her akşam dişlerinizi fırçaladıktan sonra ağzınızı bu suyla iyice çalkalayın. Karışımı cam bir şişe içinde, mutlaka soğuk bir yerde saklayın.
Göğüs büyüten ayva kürü

Göğüs büyüten ayva kürü

Ünlü herbalist Suna Dumankaya’nın yeni kitabında yer alan, küçük göğüsleri büyüten ayva kürünü sizlerle paylaşıyoruz Yeni kitabında 300 doğal reçete veren Dumankaya, göğüs büyütmek isteyenlere ayva çekirdekli bir formül önerdi          GÖĞÜS BÜYÜTMEK İÇİN DOĞAL ESTETİK
1 ayvanın çekirdeklerinin jölesi
1 yaprak aloe vera jeli
2 kahve fincanı ginseng
1 yumurtanın akı
2 çorba kaşığı tuzlu su
Ayva çekirdeklerini bir kahve fincanı suda beş dakika kaynatın, 30 dakika bekletin, jöle gibi olur. Çekirdeklerini süzün. Sıvısına bir yaprak aloe vera jeli katın. Yumurta akını karıştırarak ilave edin. Tuzlu suyu da ekleyin. Ginsengi yavaş yavaş karıştırarak katın. Önce herhangi bir yağla göğsünüze masaj yapın. Daha sonra tülbendin içine elde ettiğiniz bu karışımı yerleştirin. Sutyeninizin içine koyun. En az altı saat kalması lazım. Bu karışım göğüslerinizi besler ve büyütür.....
Başağrısı için ve tüm ağrılar için ağrıkesici; biber

Başağrısı için ve tüm ağrılar için ağrıkesici; biber

Yaygın olan başağrıları ve diğer ağrılarınız için, kırmızı ve yada yeşil biber oldukça etkili . Alman bilim adamları, bol miktarda A ve C vitamini deposu olan kırmızı ve yeşil biberin baş ağrılarına karşı koruduğunu ve ağrı oluşumunu engellediğini söylüyor. Uzmanlar, “Çinko yüklü olan kırmızı ve yeşil biber, aynı zamanda hormonlarını da etkin hale getiriyor. Her öğün mutlaka yenmeli” diyor.
Kanseri iyileştiren meyve PAPAYA

Kanseri iyileştiren meyve

En illat hastalık olan kanser için bir çok tedavi yöntemi yer almaktadır ve bir çok araştırma yapılmaktadır. Japon ve Amerikalı profesörlerin yürüttüğü ortak çalışmanın sonucunda papaya meyvesinin rahim, meme, karaciğer, akciğer ve pankreas kanseri hücrelerinin büyümesini yavaşlattığı ispatlandı. Papayanın yaprağının da kanser hücreleri üzerinde doğrudan antitümör etkisi olduğu ve bağışıklık sistemini de güçlendirdiği açıklandı. Araştırmacılar, 4 farklı güçlü kanser hücre kültürünün papaya özüne tutulduktan 24 saat sonra yapılan ölçümde kanser hücrelerinin büyümesinin yavaşladığını belirlediler. Papayanın 24 saatlik kısa zamanda dahi kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlatması ama buna rağmen sağlıklı hücrelere zarar vermemesi araştırmacılarda şaşkınlığa neden oldu.
Kayısı yağının faydaları

Kayısı yağının faydaları

Taze olarak yediğimiz ve bir çok pasta, tatlı, yemeklerde kullandığımız kayısının faydaları saymakla bitmiyor. Kayısı güzel bir cilt ve canlı saçlar için oldukça faydalıdır. Kanserin önlenmesinde de önemli katkıları vardır.Hatta Seda Sayan güzelliğini her sabah yediği kuru kayısıya borçlu olduğunu söyledi. Kayısı cilde kadife bir görünüm kazandırır. Bir diğer doğal cilt bakım ürünü de kayısı yağı. Kayısı yağı tüm cilt tipleri için uygun bir ürün. Kayısı yağının özellikle yaşlılarda ortaya çıkan kırışıklıkları azaltığı biliniyor. Kayısı yağı kayısını çekirdeğinden elde ediliyor.Kayısı yağı blo miktarda A vitamini içerdiğinden cildi nemlendirip, doğal bir canlılık ve parlaklık vererek, akneleri temizliyor.Kayısı yağının aynı zamanda kalsiyum, magnezyum, karotin ve betakaroten maddelerini içerdiğinden yaşlanmayla ortaya çıkan kırışıklıkları azaltıyor. Cildin doğal güzelliği için haftada bir gün, kuru ciltlerde ise günde bir defa deriye kayısı yağı sürülmesinin tavsiye ediliyorUykusuzluğa kesin ve bitkisel çözüm

Uykusuzluğa kesin ve bitkisel çözüm

Uzun ve uykusuz geçen geceler canınıza tak mı etti? O halde işte tam da size göre ve mışıl, mışıl uyuyacağınız gecelere merhaba derditecek bitkisel öneriler..
1-Bir kahve kaşığı kekik, 1 bardak sıcak çaya konur. Biraz bekledikten sonra süzülüp içilir.
2-10 bardak suya 2 çay kaşığı adaçayı konur, süzülür. Bir miktar lahana suda haşlanıp süzülür. İkisi karıştırılarak, yatarken 1 bardak içilir.
3-İki bardak suya 1 kahve kaşığı nane konur. 5-10 dakika kaynatılır. Yatmadan önce 1 bardak içilir.
4-İki bardak suya 1 tutam ıhlamur konur. Kaynatılarak, yatmadan önce içilir.
5-Yatmadan önce 1 tatlı kaşığı bal karıştırılmış ılık süt (yoksa, yerine şekerle karıştırılmış 1 bardak sıcak su) içilir.
6-Akşamlan ıhlamurla tam banyo alınır.
7-Nilüfer çiçeği koklanır.
8-Birer bardak arpa suyu, süt ile içilir.
9-Papatya çiçeği koklanır.
 
duvar duvar
 
nasıl ama sulama derdi yok..kışın sıcakal açıyor bu çiçekler...

Haziran 21, 2011

kocaman sular..


Sizleri bilmem ama ben şelaleri hem severim hemde korkarım garip bir ürperti verir bana...harika doğa olayları..





yaşamımızdaki renkler ne derece etkilidir.


YAŞAMIMIZ İÇİN RENKLERİN ÖNEMİ!




İnsan bedenininin her bölgesi için ayrı bir rengin anlamını açıklayan Maranki, bir çok hastalıkla savaşmada da bu renklerin önemini açıkladı.

Mor: Başın tepe kısmı mor renkle ifade edilmekte. Moralim bozukderken, kelimedeki mora dikkat çeken Maranki, başa mor renkli bir şey takmanın kişinin moralini düzelteceğini de belirtti. Yaratıcılığın ve sanatçı ruhun rengi olan mor, düşünceyi olumlu yönde de etkileyen bir renk.

Lacivert:
Algılama rengi olarak da adlandırılan lacivert, 3. Göz rengidir. Alından boyna kadar olan bölgeyi kapsar. Düşünce gücünü arttırmak isteyenler lacivert rengi kullanmalıdır. Toplantılarda, ikili görüşmelerde ve benzeri durumlarda lacivert giyin insanlara tesir edersiniz. Ciddi bir renktir, düşünce gücünüzü arttırır.


Mavi:
Boyun kısmını kapsayan bölgenin rengi mavidir. Tiroidlerin olduğu bölgedir. Boyun kısmında bir problemi olan kişi maviye bakıp tedavi olabilir. Deneyin bunun hiç bir yan etkisi yok� diyen Ahmet Marabi, "Biraz asabileştiğinizde kendinizi dışarı atın veya pencereden gökyüzüne bakın. 7-8 defa burnunuzdan derin nefes alıp yavaşça verin. Başağrısı, migren, taşikardi, ateş basması, tiroidlerinin geçtiğini görecekler. Denesinler, sonuçta yan etkisi yok" telkininde bulundu. Maranki, çocukların düşüncelerini düzenlemek için çalışma odalarına mavi veya lacivert renkler konulmasının önemine değinirken, okulların sarı olmasına da dikkat çekerek, sarı rengin mide rengi olduğunu ve acıktırdığını söyleyerek obez vakalarına gönderme yaptı.

Yeşil:
Kalp ve akciğer rengi. Çarpıntısı olan insan hemen yeşil bir odaya ya da ağaçların arasına giderse, bir süre sonra çarpıntısı rahatlar. Hastalanmamak için renklerin önemine değinen Ahmet Maranki, "Kalp, damar, karaciğer, akciğer için yeşil tonlarında bulunmanızda önem var. Tabiatta, çimenlik bir alanda bulunmaya çalışın. Yeşile bakın ve o yeşilin enerjisini içinize çekin" dedi.


Sarı:
Mide rengidir. Mutfağınızın rengi sarı olabilir. Gayet leziz yemekler yersiniz, hazmınız kolaylaşır. Hazımsızlık çeken kişilerin, sarı bir ekin tarlasını düşünerek, hayal ederek, burnunuzdan derin nefesler alıp bu rahatsızlığını giderebileceğini söyleyen Ahmet Maranki, "Bu metodları bütün dünya kullanıyor" dedi.


Turuncu:
Organlarınızdır. Pankreas, safra kesesi bölgesidir. Turuncu şifadır. Diyelim ki safra kesenizde taş var. Turuncu renk bunu şifasıdır. Turuncu bitkiler de bunun şifasıdır.


Kırmızı:
Cinsel içgüdülerle ilgilidir. Yatak odalarını kırmızı boyayabilirsiniz. Yeni evliler pembe de kullanabilir.


Siyah
ve kahverengi kullanmamaya çalışın. Çocukların odaları mor, lila, mavi ve lacivert renklerde olması çocuklar için de iyidir.
Çok ilginç bir tespit Prof. Dr. Ahmet Maranki�nin ilginç bulguları arasında doğadaki sebze, bitki ve meyvelerin bir çoğunun insan bedenindeki organlara benzediği bilgisiydi. Maranki, hangi bitki hangi organa benziyorsa o organa şifa vereceği tezini savunuyor.
Mesela Malta eriği (yeni dünya), safra kesesine benzeyen bir meyvedir. Tabiattaki bir çok bitki, meyve, sebze de insan bedenindeki organlara benzer. Mesela fındık, kalbe benzer ve kalbe çok iyi gelen bir yiyecektir. Ya da patates mideye benzer.

Çiğ olarak patates suyu ve lahana suyu karıştırılıp içilirse mideye çok iyi gelir. Reflü, ülser, gaz sorunlarını giderir. Mesela 7 gün boyunca her gün oda sıcaklığında 2 su bardağı için. Bu karışıma havuç suyu da katılabilir. Ancak biraz zeytinyağ da konulmalı. Çünkü havuç yağda eriyen vitaminler ihtiva eder.
Beynin çalışması için ceviz çok önemlidir. Zaten cevizin şekli de beyne benzer.

Bütün meyvelerin çekirdeklerini yemenizi öneriyoruz.
Beyin de çekirdek hükmündedir. Avrupa da müsli yiyor insanlar. Müslinin içinde de arpa, yulaf, çavdar, kuru üzüm, buğday, ayçekirdeği, kabak çekirdeği, elma kabukları vs yer alır. Sabahları bunu meyve suyuna karıştırıp yerseniz, yüzünüzdeki çiller, akneler kaybolur, renginiz yerine gelir, kilonuz normale döner, saç dökülmeleriniz durur, çocuklarınıza da yedirin. Bütün meyvelerin çekirdeklerini çimlendirip de yiyebilirsiniz.


Yatağınızın altı dolu olursa uyuyamazsınız .


Yatağın altında bir takım eşyaların olması veya bazalı, sandıklı yatakların altının dolu olmasının kişinin uykusu üzerine etkisini anlatan Ahmet Maranki, "Enerjinin dönmesi lazım. Yatağın altı dolu olursa enerji içeride dönemez. Başınızı cama doğru yaslarsanız da uyuyamazsınız. Elektromanyetik dalgaların bombardımanına uğrarsınız" diye konuştu.

Prof. Dr. Ahmet Maranki, yatış yönünün de insan bedeni üzerindeki etkisinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, "Başınız güneye gelmeli. Meridyenlerde enerji akımları vardır. Eğer farklı yönde yatarsanız, bu enerji alanları sizi biçer. Güney yönüne dönerek yatmak çok önemlidir" dedi.

pratik bilgiler

Bir gece önceden kalan pilavı ısıtmak çoğu kişiye zor gelir. Tencerenin dibi tutar, pirinçler birbirine yapışır, alt taraf ısınır, üst taraf soğuk kalır vs… Bu durumda pilav kapanı kaynar su dolu bir tencerenin içine koyun. Hatta bir süre ocakta tutun. Pilavınız çabucak ısınır






Pişireceğiniz pilavın tane tane ve beyaz olmasını istiyorsanız tencereye incecik bir dilim limon ya da birkaç damla limon suyu koyun. Sonuç her zaman olumlu olacaktır.






Keki hiç bozmadan kalıptan çıkartmak zor gibi görünür. Ancak kolayı var! Keki fırından aldıktan sonra 15 dakika kadar ıslak bir bezin üzerinde bekletin. Sonra bıçağı kekin çevresinde dolaştırarak kalıbı ters çevirip keki çıkartın. Tabii, keki pişirmeden önce kalıbını yağlamayı ya da altına yağlı kağıt sermeyi de unutmayın. Kekin kalıba yapışmaması için bir başka öneri daha var. Hazırladığınız hamuru dökmeden önce kalıbı sıcak suya batırıp çıkarırsanız kek çok daha kolay çıkar ve dilimlenir.

Kurabiyeleri sanılanın aksine, sıcakken tepsiden çıkarmak çok daha uygun bir davranıştır. Aksi halde soğuyunca tepsiye yapışabilir. Eğer kurabiyeleri hemen çıkarmayı unuttuysanız, parçalanmamaları için, tepsiyi yeniden fırına verip birkaç dakika ısıtın.





Yumurta akı, çırparken katılaşmıyorsa birkaç damla limon suyu ya da bir tutam tuz ilave edin. Ayrıca kek, pasta gibi hamurlar hazırlarken, yumurtaları ayrı bir kaseye teker teker kırdıktan sonra çırpma kabına koyun. Aksi halde bozuk çıkan kek bir yumurta hepsini atmanıza neden olabilir





Kaşar peynirinin küflenmemesi için; önce kağıt mutfak havlusuna sarın, sonra poşete koyun.







Çekilmiş kahveyi bayatlamadan, güzeli kokusu uçmadan uzun süre saklamak ister misiniz? Öncelikle, kahveyi kendi ambalajından çıkarmadan kullandıktan sonra folyoya sarıp buzdolabına koyarsanız, kahve tazeliğini koruyacaktır









Paket halinde aldığınız unu buzlukta dondurursanız, daha uzun süre dayandığını göreceksiniz. Dilerseniz birkaç paket un alarak zamanı gelince, kullanmak üzere buzlukta bekletebilirsiniz. Ancak unun poşeti kağıt olduğundan bir naylon torbaya koymayı unutmayın.






Pasta veya meyve salatalarında sık sık kullandığınız muzların kararması sizi üzüyor olabilir. Hiç üzülmeyin, muzları işleme tabi tutmadan önce muzun kabuklarını soyun. İçi su dolu bir kapta  20 dakika kadar bekletin. Böylece muzların kararmasını önlemiş olursunuz.






Son derece yararlı olan sarımsak, kabuğunu soyarken elde kötü kokular bırakır. Her defasında sarımsağın kabuklarını soymakla uğraşmak istemiyorsanız, bir defada fazla miktarda sarımsak ayıklayıp bir poşetin içinde buzluğa koyun. İhtiyacınız oldukça buzluktan alıp kullanabilirsiniz.






Yumurta ve süt pişirdiğiniz kapları yıkamaz bazen oldukça zorduk. Bu kapları yıkamadan önce soğuk suyla çalkalayın. Daha sonra sabunlu sıcak suyla yıkayın. Bu tür kapları ilk önce soğuk suyla yıkadığınızda daha kolay temizlendiklerini göreceksiniz





Çikolatalı pasta, özellikle çocuklar tarafından severek yenilir. Siz de özene bezene hazırladığınız çikolatalı pastanın çok daha lezzetli olmasını istiyorsanız, karışımına bir miktar da beyaz çikolata ilave edin. Pastanın hem tadı, hem de rengi çok daha güzel olacaktır





Kek yaparken bütün malzeme kaşık ya da çırpma teline yapışmak için adeta yarışır. Siz de bu durumdan şikayetçiyseniz, çok pratik bir önerimiz olacak. Yapacağınız tek şey malzemeyi karıştıracağınız kaşığı sıcak suya sokmak ve kurulamadan malzemeyi karıştırmak. Su yerine süte batırarak da aynı sonucu alabilirsiniz.





Verilen malzemeye rağmen tart hamurunuz tutmadı mı? İşte nedeni: Tart hamuru açarken, merdaneye yapışmaması için kullandığınız un hamurun kıvamını bozup, sertleşmesine neden olur. Bunu önlemek için tart hamurunu naylon bir poşetin içine koyun. Hamuru, torbanın üzerinde merdaneyi yuvarlayarak açın. Böylece hem tart hamurunun düzgün açılmasını hem de un eklenmediği için daha gevrek olmasını sağlayabilirsiniz





Mayalı hamurun daha kolay yoğrulması için, mayaya bir miktar ayçiçek yağı ilave edebilirsiniz. Eğer hamura haşlanmış iki adet patates ilave ederseniz, hamurun gevşek olmasını sağlamış olursunuz. Bu arada patateslerin sıcak olmamasına da dikkat etmelisiniz.





Kek yaparken kullanacağınız yağı ve diğer tüm malzemeyi oda ısısında bekletin. Böylece yağın keke kolay karışmasını ve kabarmasını sağlarsınız.
Keki önerilen kapta pişirmeye özen gösterin ve pişirme süresine dikkat edin.
Kek pişerken fırının ağzını açmayın. Kekiniz çabuk kızarıyorsa üzeri kızardığı anda bir folyoyla sarıp pişirmeye öyle devam edin.
Keklerinizi taze kalmasını sağlayarak saklamak için keki pişirdikten sonra iyice soğumasını bekleyin. Daha sonra kek kalıbında ve üstü kapalı olarak serin ve kuru bir yere kaldırın